İlişkili Haberler

KÜLTÜR TUTKUNU İÇİN GEZİLER*

Faruk Pekin’in aslında kimya mühendisi olduğunu bilen çok azdır. 12 Mart, 12 Eylül süreçlerinde yıllar süren cezaevi yaşamına sürükleyen siyasal kimliği, DİSK danışmanlığından sonra, Türkiye’ye kültür turizmi anlayışını yerleştiren, gezilen yöreyi bugüne kadar keşfedilmemiş özellikleri, sivil toplum tarihi ile göstermeyi başaran bir insan.

Faruk Pekin’le çiçeği burnunda bir gazeteci olarak tanışmıştım. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi, siyasal kimliği olan bir öğrenci lideriydi. En son 1968-69 öğrenci birliği başkanı olarak, okulun özlük sorunlarından genel eğitim, ülke sorunlarına uzanan bir çizgide çeşitli etkinliklerin içinde hep önde yer aldı.

Sonra Ant dergisi ile başlayan bir gazetecilik, DİSK’e bağlı Maden-İş, Lastik-İş, Kimya-İş sendikalarında eğitim uzmanlığı süreci var.

12 Mart döneminde aydınlar davası sanığı olarak, çeşitli yazılarından ayrıca, 2 yılı bulan bir hapis yaşamı. Tekrar gazetecilik ve sendikalarda, derken DİSK’te eğitim uzmanlığı, basın dairesi müdürlüğü ve en son başkan danışmanlığı. Ve 12 Eylül ile birlikte 3 yılı aşan bir hapis yaşamı daha.

Turizmde farklı anlayış:
Alışveriş ve tembellik yapmadan,
yöreyi bilinmeyen yönleriyle keşfetmek

DİSK savunması

DİSK’in, sendikalarının ideolojisinin oluşmasında önemli katkısı olduğu, en azından pek çok yazılı belgeyi kaleme almış, ilke ve karar metinlerine, tüzüklere ve yayınlara en çok emeği geçmiş kişilerin başında olduğu bilinir. Aynı şeyler doğal olarak DİSK savunması için de söylenebilir.

Özetle sendikal hareketin, işçi sınıfının görünen sendika liderlerinin arkasında, görünmez aydın emekçilerin temel direklerinden biridir. Hâlâ da dışarıdan danışman olarak DİSK’le bağları kopmamıştır. Ucundan ucundan gazetecilik, yazı yazma alışkanlığını da sürmektedir.

Bu gazete okurlarının önemli bir bölümün en azından isim olarak tanıdığı ve DİSK’le özdeşleştirdiği, siyasal kimliği ile bildiği Faruk Pekin’in son on yıldır yoğunlaştığı, uzmanlaştığı bambaşka bir alan var.

Kültür Turizminin Öncüsü

Faruk Pekin, tatillerde sadece güneşlenmek, tembellik yapmak, alışverişe çıkmak istemeyenler için, farklı bir yaşam isteyenler için, Türkiye’de kültür turizminin öncüsü olmuş bir kişi.

Kültür turizminin dünyada da çok uzun ve yaygın bir geçmişi olduğu söylenemez. Turizm ve kültür turizmi denince bile tarih meraklıları için, rehberler öncülüğünde bilinen tarihi yerlerin gezdirilmesi önce akla geliyor. Oysa adını “festival” sözcüğünden almış, FEST Turizm’in kültür gezilerinde klasik, bilinen yerler dışına çıkılıyor. Sıradan rehberin yerini, gezinin konusu ile bağlantılı araştırmacı, uzman kişiler alıyor. Farklı bir bakış açısı ile turizm olayına yaklaşılıyor.

6 saatlik İstiklal Caddesi gezisi

40 yıllık bir İstanbulluya her gün geçtiği yerler gezdiriliyor. Örneğin İstiklal Caddesi gezisi 6 saat sürüyor. Bütün binaları, mimari özellikleri, yaşanmış sivil toplum tarihi ile tanıtılıyor. Haliç’i tanımak istiyorsanız, 5-6 gününüzü alacak turlara katılmanız gerekiyor.

Haliç’i yaşanmış bütün uygarlıkları, tarihsel dokusu, efsaneleri, iz bırakmış toplumsal olayları, toplumsal yaşam dokusu ile birlikte tanıyorsunuz. Sivil toplum tarihini öğrenmiş oluyorsunuz.

Karadeniz turu denince, aklınıza kıyı şeridi, kentleri, ünlü tarihi eserleri ile tanıtılması gelir. Sabahın erken saatlerinde kalkılarak, ulaşılabilecek en iç noktalara, yaylalara, bütün doğa güzelliklerine varılması, kültür mirasının bilinen belli başlı eserleri dışında kalanlarının keşfedilmesi akla gelmez. Canlı din, dil mozayiaği, müziği, folklor ile yakından izlenecek, bilinmeyen olağanüstü güzellikteki ahşap oymacılık sanatı örnekleri camileri, geleneksel mimarisi görülecektir. Karadeniz toplumsal yapısı ev yerleşiminin niye dağınık olduğu, dil ve dinler tarihi, siyasi yapısı, günlük yaşam, tartışmalar ve sorunlara kadar akla gelebilecek her alanda bilgi edinilecek, yöre insanı ile günlük yaşamında diyalog içine girilecektir.

Faruk Pekin’i kültür turizmine, bambaşka bir dünyaya, farklı bir turizm anlayışına sürükleyen olayları, nedenleri bulmaya çalışıyoruz. Öğrencilik yıllarında tarih eğitimi hocaları nedeniyle turizme ilgisi ve merakı var. O yıllarda rehberlik çalışmaları da söz konusu. 1985’te hapisten çıkış sonrası işsiz kalınca, sendikacılarla birlikte turizm şirketi kuruluyor. Sonrası biraz kendiliğinden gelişiyor. Önce dışarıdan gelenlere yönelik toplumsal içerikli turlar gündeme geliyor.

Türkiye’yi toplumsal yapısı ile birlikte tanımak isteyen yabancı gruplara, grupların ilgi alanlarına bağlı toplumsal içerikli turlar düzenleniyor. Fabrikalar gezdiriliyor, alanların ilgili uzmanları ile görüşmeler düzenleniyor; mekânlar, kültürel özellikler, köylere kadar ulaşılarak canlı örneklerle tanıtılıyor.

Nedeni terör değil

Faruk Pekin zamanla bu türden turların azaldığını anlatıyor. Nedeni bizim sandığımız gibi terör değil. Bu türden turlara eğilimli Batının sivil toplum örgütleri, ağırlıklı sendikalar, demokratik örgütlenmeler, Türkiye’yi demokratikleştirme sorunu ile bağlantılı protesto etmek üzere, bir tür cezalandırma kararı alıyorlar. Türkiye’ye yönelik, tanıma amaçlı turlarını iptal ediyorlar.

İşte bu nedenle onlar da içerdeki turiste yönelik, toplumsal, tarihsel içerikli, “kültür gezisi” diye bir tarz geliştiriyorlar. Tarih ve Toplum dergisi kadrosu ile birlikte, daha önce Türkiye’de de sınırlı örneklerle denenmiş, dünyada da örnekleri olan kültür turlarını gündeme sokuyorlar. Böylece turizmin düzeyini yükselten, farklı bir birikim almak isteyen, farklı yaşamak, tatil yapmak isteyenlere seslenen, kültürel renkleri içinde toplayan, yeni bir tarz gelişiyor.

İstanbul dediğiniz, klasik turlarla, ünlü müzeleri ile birkaç günde gezilir.

İstanbul dediğiniz, klasik turlarla, ünlü müzeleri ile birkaç günde gezilir.
FEST programında ise otuzu aşan değişik anlayışta İstanbul gezisi düzenleniyor. Sadece bellenmiş cami ve kiliseleri ile değil, her gün önünden geçtiğimiz, örneğin Karaköy Ziraat Bankası binasını yüz yıllık tarihi ve Viyana Bankası kimliğiyle, Eyüp’ü işçi sınıfı tarihi ve yaşanan sosyal olaylarla birlikte tanımak var.

Öylesine benimsenip, yerleşiyor ki, bugün geleneksel turizm kalıpları içinde çalışan pek çok önemli turizm firması, piyasa şirketleri de aynı yoldan gitmeyi seçerek, kültür turları düzenlemeye başlamış bulunuyor.

Faruk Pekin’in turizmciliğinin, kültür turizmine dönüşmesi, kimlik yapısı ve geçmişi ile de çok bağlantılı. Ne de olsa yıllarca işçilere eğitim vermiş, seminerler düzenlemiş bir insan, uzmanlaşsa da klasik turizm rehberi kalıplarının ister istemez dışına çıkıyor. Öncelikle kendisi için tur düzenlediği yörelerin bilinmeyen, keşfedilmemiş, bütün doğa güzelliklerini, kültür eserlerini, sivil toplum tarihini keşfetmek, öğrenmek gereğini duyuyor.

Yıllar öğrenmek, öğrendiklerini aktarmak, daha çok öğrenmek için okumak, araştırma yapmakla geçiyor. Bu arada Kültür Bakanlığı, Marmara Üniversitesi, BİLAR’da turizm üzerine hocalığı da var ve sürüyor.

Ve tabii ki kültür turlarının, gezi amaç ve konularına göre değişen, araştırmacı, bilim insanlarından oluşan zengin bir uzman kadrosu var. Sadece İstanbul için 30’u aşmış turların konusuna göre seçilmiş uzmanlar arasında Murat Belge, arkeolog Mehmet İhsan Tunay, Prof. Faik Yaltırık, Prof. Afife Batur, Doç. Baha Tanman gibi isimleri sayıyor. Böylece gezerken Belgrad ormanlarını flora yapısı “ağaçları ve bitki örtüsü” ile birlikte tanıyor, yıllardır önünden geçtiğiniz Karaköy’deki Ziraat Bankası şube binasını, yüz yıllık tarihi, Viyana Bankası kimliği, mimari özelliği ile, bağlantılı bankacılık gelişmeleri içinde görmeyi öğreniyorsunuz.

30 yıl çalıştığı bina

Faruk Pekin, Karaköy Gümrük Han’ı anlatırken, tura katılan bir kişinin, “30 yıl bu binada çalışmıştım. Geçmişi hakkında hiçbir fikrim yoktu,” diye söze girişini ilginç bir anı olarak aktarıyor. Türkiye’de tatilini, boş zamanını farklı gezerek değerlendirmek, bu arada yaşadığı çevreyi farklı gözle görmek, tanımak isteyen önemli bir kitlenin var olduğunu, bunların sunulan farklı turizm anlayışını severek benimsediklerini anlatıyor.

Türkiye’nin kültür mozayiğinin özellikle bu tür bir turizmin gelişmesine çok elverişli potansiyele sahip olduğunun altını çiziyor. Yaşanılan çevrenin doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri, toplumsal tarihi üzerinde uzmanlaşmış insanların bilgi birikimlerinin topluma ulaştırılmasında kültür turizminin önemli bir araç olacağına işaret ediyor.

*“Kültür Tutkunu için Geziler”, Şükran Soner, Cumhuriyet, 9 Eylül 1995.