İstikrarlı Turizm İçin Kültür Turizmi
Turizm sektörü, Türkiye ekonomisinin en hızlı büyüyen sektörüdür ve büyüme hızı dünya ortalamasının neredeyse iki katıdır. Dünya Turizm Örgütü’nün rakamlarına göre 2003 yılında Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı 13.4 milyon, döviz girdisi ise 13.2 milyar ABD Doları’dır. 2004’te ise 17.5 milyon turistin geldiği söylenmektedir. Girdi-çıktı ve Türkiye’ye doğrudan net katkısı açılarından sağlıklı analiz edilmesi gerekli bu rakamlara göre durum çok parlaktır. Ancak bu madalyonun bir yüzü.
Türkiye, elinde bir ‘‘master plan’’ olmadan Antalya ile çevresi ve kısmen güneybatı Türkiye ağırlıklı deniz-güneş-kum (D-G-K) turizmini özendirmekte ve Anadolu’yu ucuza pazarlamakta. Bu sonuç Türkiye turizminin açmazıdır. Kıyı turizmi Akdeniz’in birçok yerinde gerçekleştiriliyor. Kısacası bol bir turistik ürün. Bu ürün yoğun rekabet ile, hele hele bazı siyasi takıntılarla her an kaybedilebilir. Bazı büyük şirketler daha da ucuz fiyatlar elde etmek için Türkiye’yi başka ülkelerle ikame edebilir ki bunu geçmişte yaptılar. Deniz-güneş-kum ağırlıklı turizm yaklaşımında pazar kaybetme riski oldukça yüksek. Yanlış da işte burada başlıyor.
Oysa Türkiye’nin yalnızca kıyıları yok; dünyadaki eşsiz kültürel, tarihsel, arkeolojik zenginliklere sahip. Bu değerler dünyadaki turizm trendlerine göre dünya gezginlerinin ‘‘olmazsa olmaz’’ koşulu olarak sunulabilirse, Türkiye turizmi daha istikrarlı bir yapıya kavuşabilir.
Kültür turizmi kültürel, tarihsel ve doğal varlıkları turistik bir ürün biçiminde gezginlerin hizmetine sunan bir turizm anlayışıdır. Bazıları bu anlayışı daha da derinleştiren yoğun programlar yaparken ‘‘kültürel turizm’’ terimini de kullanıyor.
Kültür turizmi gezginleri genelde ortalamaya göre daha eğitimli, daha meraklı, gittiği yerde daha fazla zaman ve para harcayabilen, toplumsal statüsü daha yüksek, en önemlisi çevreye ve kültürel mirasa daha duyarlı bir grubu oluşturur. Bu grup bir ülkedeki kültürel mirasın sahiplenilme, korunma ve gelecek kuşaklara aktarılma koşullarını da içerecek bir ‘‘sürdürülebilir turizm’’ anlayışına da katkıda bulunabilir.
Kültür turizmi halkların birbirini tanıması, anlaması ve böylece dünya barışına katkıda bulunmasında en önemli araçlardan biridir. Türkiye özelinde ise; en çok kültür gezgininin Avrupa’dan geldiği gerçeğini göz önüne alırsak, Türkiye-AB ilişkilerine en önemli katkıyı sunacak bir etkinliktir. Türkiye, çevreye, kültürel mirasa saygı çerçevesinde deniz-güneş-kum turizmini, bu alandaki döviz girdilerini göz ardı etmeden, kültür turizmini öne çıkarmak zorundadır.
* “İstikrarlı Turizm için Kültür Turizmi”, Cumhuriyet Dört Mevsim Gezi Dergisi, Sayı: 1, s. 2, 20 Nisan-3 Mayıs 2005. Bu makale derginin çıkış yazısı olmuştur.