Gezi Yazıları

PATAGONYA*

Bir dostum anlattı. Geçenlerde ilkokul sondaki oğlunun öğretmeni anlattığı konunun doğruluğunu vurgulamak için “Bu Patagonya’da bile böyledir” demiş. Acaba öğretmenin kendisi Patagonya’nın nerede olduğunu biliyor muydu?

Patagonya neresi? Gerçek mi, yoksa günümüzün yaygın terimiyle sanal mı? Atlantis ya da Mu gibi bir düş ülkesi mi? Patagonya Güney Amerika kıtasında Şili ve Arjantin’in güney kısımlarına verilen ad. Ünlü kâşif Macellan bölgeye ilk geldiğinde çok uzun boylu ve giydikleri makosen biçimli büyük deri ayakkabılarından ötürü ayakları daha da kocaman görünen yerlileri görünce İspanyolca pata (ayak) kelimesinden yola çıkarak bölgeye Patagoni adını vermiş. Kimilerine göreyse Patagonya adı bir yerli sözcüğünden türemiş.

İşte böylesi bir bölgeyi gezeceğiz. Bu “dünyanın bir ucuna gitmek” gibi bir şey. Zaten Patagonya’nın en ucundaki Ushuaia kenti, resmen dünyanın ucu olarak kabul ediliyor. Bölgenin iki ünlü gezgini var. Biri Macellan. Macellan 1520 yılında Güney Amerika’nın oldukça uç noktalarına kadar gider, ancak bugünkü Cape Horn’a varmadan batıya yönelir ve bir boğazdan geçerek Güney Denizi’ne girer. Bu boğaza daha sonra Macellan Boğazı adı verilir. Yolculuklarının onca zorluklardan sonra sakin geçmesi nedeniyle bu deniz Pasifik Okyanusu olarak adlandırılır (İspanyolca pacifico, durgun, sakin demek).

İkinci gezgin ise Charles Darwin’dir. Darwin 1831 yılının sonunda Beagle adlı bir gemiyle bölgeye gelir. Patagonya ve çevresindeki adalarda beş yıl sürecek bir inceleme gezisi yapar. Çok sayıda değişik canlı türüne orada rastlar. “Evrim” teorisinin temelleri orada atılır. Sonuçta geminin adı dünyanın en güneyindeki kanala (Beagle Kanalı), Darwin’in adı bir sıradağına (Cordillera Darwin), kaptanın adı da Patagonya’daki bir dağa (Fitz Roy Dağı) verilir.

Patagonya’yı gezmek için Şili’nin başkenti Santiago’ya ya da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e uçmanız gerekir. Biz ikinci yolu izledik. Buenos Aires’ten bir uçakla Trelew’e uçtuk. Trelew İngilizlerin baskı ve sömürüsünden dünyanın diğer ucuna kaçan Gallilerce 18. yüzyıl sonunda kurulan bir kent. Galliler hâlâ bu kentin yakınındaki Gaiman kasabasında ünlü çayevlerini işletiyorlar. Trelew’dan bir karayolu aracıyla Puerto Madryn’e gidip, oradan da Peninsula Waldes keşfine çıktık.

Valdes Yarımadası, Güney Amerika’nın en ilginç yerlerinden biri. Yarımada ve çevresinde değişik fok türlerini, denizaslanlarını, denizfillerini ya da filfoklarını, balinaları, vahşi devekuşlarını (rhea), Patagonya tavşanlarını (maras), devegillerden guanakoları, penguenleri görebilirsiniz. 9-10 metre boyundaki balinaların görülebilmesi için özel teknelerle balina gözlem gezilerine çıkılıyor. Denizfilleri, erkeklerinin burunlarının filin hortumunu andırması nedeniyle bu adı almış. Erkek denizfilleri 6-6.5 metre boyunda, ağırlıkları 4 tona yaklaşıyor. 14-15 dişiden oluşan bir hareme sahipler ve bir başka erkek filfoku yan baktığında naralar atarak saldırıyorlar.

Guanako (huanako), pikunya, lama, alpaka gibi devegillerden ilginç bir hayvan. İnsandan kaçıyor, sıkışınca tükürüyor. En büyük düşmanları pumalar. Valdes Yarımadası’nın kuzeyinde ufak bir ada var. Kuşlar Adası olarak adlandırılan koruma altındaki bu ada Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük

Prens adlı öyküsünün başındaki ufak dağa esin kaynağı olmuş.

Peninsula Waldes’te penguen görmek mümkün, ancak Puerto Madryn’den yaklaşık 2 saatlik stabilize bir yoldan gideceğiniz (yoldaki taşlar nedeniyle araçların ön cepheleri hep kafesli) Punta Tombo tam bir Penguen Cenneti. Penguen 16 kuş türünün ortak adı. Penguenler suya ve soğuğa en iyi biçimde uyarlanmış, uçamayan, karada ayak tabanlarına basarak, paytak paytak yürüyen, denizde müthiş biçimde yüzen ve dalan bir kuş türü.

Patagonya’daki penguen türü siyah-beyaz kravatlı Macellan pengueni, boyları 35-40 cm. Arjantin’in Falkland Adalarında ve Antartika bölgelerinde göğüsleri çoğunlukla sarı lekeli, 120 cm’e kadar boyları olanlar ise Kral Pengueni olarak adlandırılıyor.

Trelew’dan “Dünyanın Sonu” diye adlandırılan Tierra del Fuego (Ateş Toprakları) için Ushuaia’ya uçmanız gerekli. Ushuaia’da, Tierra del Fuego Ulusal Parkı’nı, Dünyanın Sonu Müzesi’ni, müze haline getirilen eski ünlü hapishaneyi gezebilir, Beagle Kanalı’nda deniz otobüsüyle dolaşabilirsiniz. Beagle Kanalı gezisinde denizaslanlarını, bir tür karabatak olan kormoranları görebilir ve oradaki deniz fenerini Jules Verne’in sözünü ettiği dünyanın sonundaki deniz feneri olarak yorumlayabilirsiniz.

Ushuaia’dan El Calafate’ye uçtuk. Oradan UNESCO Doğal ve Tarihi Miras Listesi’ndeki Buzullar Parkı’na gidip Argentino Gölü’ne doğru uzanmış, hareket eden Perito Moreno Buzulu’na baktık. Patagonya’nın nefes kesen yanı buzul mavisi renkleriyle buzulları. Özellikle de parçalanıp suya düşen Perito Moreno buzulu parçalarının çıkardığı ses. Argentino Gölü çevresinde Uppsala ve Spegazzini buzullarını görmek de mümkün.

Artık El Calafate’den karayolu ile Şili’ye, Torres del Paine Ulusal Parkı’na gidebiliriz. Bu karayolu ıssızlığı ve kimsesizliğiyle insanları büyülüyor. Bu yol üzerinde ya da Patagonya’nın belli yerlerinde “gaucho” olarak adlandırılan kovboy-çobanları da görebiliriz.

Torres del Paine Parkı, devamlı değişen renklerde muhteşem tepeler ve buz tarlaları, canlı turkuaz ve lacivert renklerde gölleri, gri ve yeşil vadileri, şelaleleri ve çok zengin vahşi doğasıyla nefes kesecek kadar güzel manzaralar sunuyor.

Parkın tam ortasında yaklaşık 2600 m yükselen garip şekillerde masif granitten kayalar, “Paine’nin Kuleleri ve Boynuzları” olarak adlandırılmış. Vadiler 50 m’den 200 m’ye kadar yüksekliklerde irili ufaklı göllerle adeta işlenmiş. Parkın batı tarafında dört büyük buzul var: Grey, Dickson, Zapata ve Tyndall. Grey Buzulu da büyülüyor. Park 105 değişik tür kuşa, 200 bitki türüne ev sahipliği yapıyor.

Şili’nin güneyi yüzlerce fiyort, buzul gölü, ada ve adacık ile paramparça olmuş durumda. Puerto Natales ve Macellan Boğazı üzerindeki Punta Arenas, bu bölgenin gezilmesi gerekli iki önemli kenti. Çevredeki Serrano Buzulu da büyüleyici. Gezimizi burada noktalayıp uçakla Santiago’ya dönebiliriz artık. Santiago’dan Puerto Montt’a uçup, oradan gemilerle fiyort turu ve San Rafael Buzulu gezisi de yapılabilir.

Doğayı seviyorsanız, Patagonya etkileyici, nefes kesici bir yer.

*“Düş Değil Gerçek: Patagonya”, The Gate, Temmuz 2001, Sayı: 15.