Gezi Yazıları

BEYCİNG’DE ÜÇ GÜN*

Çin’in ana giriş yeri Beycing (artık Pekin denilmiyor, geçmişteki Hıristiyan misyonerlerin yanlış okumaları, Wade-Giles sistemi tarihe karıştı, Pinyin sistemi kullanılıyor). Beycing, bir dünya tiyatrosu. İlk çekirdeğini Kubilay Han’ın (ki Kubilay döneminde sarayda Çince konuşulurmuş) kurduğu kent, ızgara planlı yerleşim örneği. Ancak uçaktan inip şehre doğru gitmeye başlayınca kitaplardan, masallardan aklınızda kalan Beycing’i bulamazsınız. Her yer ufak karo kaplamalı binalarla, son 5 yılda dikilen yüksek yapılarla doldurulmuş durumda. Kafanızdaki Çin’i ancak “kurtarılmış bölge” gibi korunan bazı çevrelenmiş yerlerde görebilirsiniz. Ama bunlar bile sizin Beycing’e neden gelmeniz gerektiğini anlatmaya yeter.

Gelin sizinle Beycing’de 3 günlük bir gezi yapalım. Birinci gün tabii ki Tiyen’anmın (Göksel Barışın Kapısı) Meydanı’na gidilir. Dünyanın en büyük meydanı. Ortada Halk Kahramanları Anıtı, Mao Zedong’un Anıtmezarı, kenarlarda Halkın Büyük Salonu (Parlamento Binası), Çin Tarih ve Devrim Müzesi ve Yasak Kent’in girişi. Meydanın en ilgi çekici kişileri o müthiş renkli Çin uçurtmalarını uçuranlar.

“Son İmparator” filmine konu olan Yasak Kent ya da Kraliyet Sarayı bugün Saray Müzesi olarak adlandırılıyor. 1407 yılında yapımına başlanmış, 200 bin işçi ile 13 yılda tamamlanmış. Yaklaşık 100 hektar. Etrafı 50 m genişliğindeki hendek ve 10 m yüksekliğindeki duvarla çevrili. Ming ve Çin Hanedanı’nın 24 imparatoru burada yaşamış. Şöyle bir gezivermeniz 2 saat alıyor. Ama işte burada size göre gerçek, hayallerinizdeki Çin’i yaşıyorsunuz.

İmparatorun büyük törenlerini gözünüzde canlandırıyorsunuz. Bir ara sayıları 9 bine çıkmış hadım harem ağaları, haremdeki dedikodular, haremde cariye boğdurmalar, saray darbeleri… Her şey yeniden canlanıyor.

Artık yorulmuşsunuzdur. Öğle yemeği için ünlü Beijing Hotel’e gidilir. Pekin ya da Kantonez ya da Şandong ya da Sıçuan… Seçim size ait.

Öğleden sonra, hele hava güzelse ver elini Beycing merkezi dışındaki Yazlık Saray. Kunming Gölü kıyısında değişik pagoda tarzlı Çin köşklerinden oluşan bu sarayın 700 m’lik; tavanı resimli, kenarları açık Uzun Koridor’u ile yandan çarklı Mermer Tekne’si son derece ilginç.

İkinci gün sabahtan bana göre dünyanın en ilginç kutsal yapılarından Gök Tapınağı’na gidelim. Üç ayrı yapının en güzeli lacivert yuvarlak pagoda Dua Salonu. Oraya kadar gitmişken niye son derece renkli Hongçiao Çiftçiler Pazarı’na gitmeyelim? Tapınak denince tabii ki Lama ve Konfüçyüs tapınakları es geçilemez. Sömürgecilik dönemini anımsatan yabancı mahallelerini ve Eski Kent’i de bu arada unutamayız. Hâlâ vakit kaldıysa Marco Polo Köprüsü ve Öküz Caddesi’ndeki kubbeli camilere alışmış bizler için çok şaşırtıcı olan pagoda tarzlı camiye gidilir.

Üçüncü gün mutlaka Beycing dışına gidilmelidir, Ming Mezarları’nı, ünlü Ruhlar Yolu’nu ve Çin Seddi’ni görmek üzere. Çin Seddi hepimizin çocukluk hayali. Ancak Çinliler Çin Seddi’nin birçok yerini çok parlak, aşırı biçimde restore ediyor. Bu nedenle en iyisi Çin Seddi’ni Mutianyu yakınlarında dolaşmak.

Ünlü Pekin köpeği artık ortalarda görülmüyor. “Elveda Cariyem” adlı, Türkiye’de de çok sevilen filme konu olan Pekin Operası ise gösterilerini sürdürüyor hâlâ. Pekin ördeği, en leziz örnekleriyle her yerde karşınıza çıkabiliyor.

Son yıllardaki dikkatsiz yapılanma nedeniyle özdokusu bozulmuş olsa bile Beycing mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Bence daha fazla beklemeyin.

*“Beycing’de Üç Gün”, The Gate, Mayıs 2002, Sayı: 25.