Adım Adım Türkiye

KARADENİZ’İN AHŞAP CAMİLERİ

Skylife, Temmuz 1997

Ahşap, Anadolu’da en az onbin yıldır başarıyla kullanılan bir mimari öğedir. Selçuklular ve onları izleyen bazı topluluklar Anadolu’ya geldiklerinde, Semerkant, Buhara, Hiva gibi kentlerde gerçekleştirilen ağaç direkli ve ahşap tavanla örtülü camileri Anadolu’da da inşa etmeye çalıştılar. Neredeyse tamamını 13. yüzyıla tarihleyebileceğimiz Afyon, Sivrihisar, Ayaş Ulu Camileri, Ankara Aslanhane Camii, Beyşehir Eşrefoğlu Camii Anadolu’daki erken ağaç direkli camilerin en güzelleridir. Bunlardan bazıları 48, bazıları 67 ağaç direkli olup, olağanüstü kiriş kaplamalar, kalem işleri, rumi ve palmetlerle ince işlenmiş dolgular ile süslüdürler.

Doğusu ve batısı geniş ormanlarla kaplı Karadeniz’de, ahşabın mimari bir malzeme olarak kullanılmaması düşünülemezdi. Ahşap hayatlı evler, ahşap köprüler, ahşap ambar yapıları, seranderler, samanlıklar, değirmenler ahşap kullanımının belli başlı örnekleridir. Bu süreçte Karadeniz’de inşa edilen en görkemli yapı, Kastamonu’nun 20 km kuzeybatısındaki Kasaba Köyü’nde yer alan Candaroğlu Mahmut Bey Camii’dir. Candaroğulları Batı Karadeniz’de Kastamonu, Sinop, Zonguldak illerinde 1291-1461 yılları arasında yaklaşık 170 yıl hüküm sürmüş bir Anadolu Beyliği idi. Bu beylik 8. hükümdar İsfendiyar Bey nedeniyle İsfendiyaroğulları olarak da anılmıştır.

Mahmut Bey Camii, Candaroğlu tarihinde hükümdar olamayan Mahmut Bey’in, 1374 yılında Kasaba Köyü’ndeki arazilerini bir cami yapımına vakfetmesi sonucunda inşa edilmiş. Cami dıştan yalın, sade bir yapı; ama içeriden ahşap işçiliğinin ve ahşap kakma sanatının olağanüstü bir harikası. 9×12 metre boyutlarındaki cami, son cemaat yeri ve ana giriş kapısıyla tüm ziyaretçileri büyülemekte. 12 küçük pencere ile aydınlatılan camide ünlü İslam gezgini İbn-i Batuta da namaz kılmış.

Orman alanı daha zengin olan Doğu Karadeniz’deki ahşap camilerimiz ise genellikle 19. yüzyıldandır. Bunlar arasında öne çıkanlar Çamlıhemşin-Şenköy, Çayeli-Ormancık, Fındıklı-Meyveli, Güneysu-Kıbledağ, Hemşin-Yeniköy Düzmahalle, Hemşin-Dilenköy, Kalkandere-Zivane Köprüsü, Ikizdere-Çamlık, İkizdere Şimşirliköy, İkizdere Güneyce Hacı Şeyh camileridir.

Güneyce Köyü Yukarı Mahalle’de yer alan Hacı Şeyh Camii, 1887 yılında İstanbul Kütüphane Müdürü Hacı Osman Niyazi Sipahioğlu tarafından yaptırılmış. Kayıtlara bakılırsa caminin mimarları Pazar İlçesinden Ali ve Hasan ustalar.

Caminin zemin katında da bir medrese bulunuyor; diğer kısımlar ise tamamen ahşap. Ana girişin sağında muhtemelen yaptıranın da mezarının bulunduğu bir hazire var. Girişin sağında ve solunda ocaklı iki oda yer alıyor. Çok süslü bir iç kapıdan ana mekana girince U şeklinde, kıble duvarına kadar uzanan olağanüstü süslemelere sahip bir mahfil, düz tavanda dıştan kare, içten sekizgen harika bir ahşap bezemeli göbek görülüyor.

Hayat ağacı motifleriyle süslü mimberde Avrupa etkisindeki Barok S ve C kıvrımlı kartuşlar, altı köşeli yıldızlar ve rozetler bulunuyor. Benzeri süslemelere ve mukarnas nişlere sahip mihrap bir başka ahşap kakma ustalığı örneği.

Şimşirliköy Camii ise biraz daha eski. Caminin 144 yıllık bir geçmişi var. Zor, taşlı, dar bir yoldan, olağanüstü güzellikteki İkizdere Vadisi’ni sağlı-sollu seyrederek çıktığınız bu köyde sizi gerçekten şaşırtan, büyüleyen bir ustalıkla karşılaşıyorsunuz. Caminin kuzeyinde ahşap bir okuma odası var. İlk inşa döneminde minaresi olmayan camiye 1988’de taş bir minare ilave edilmiş ama ahşap yapıyla uyumlu olduğunu söylemek zor.

Kareye yakın bir plana sahip olan camiye girince insanı hayran bırakan kıvrımsal bordürlü korkuluklarıyla bir mahfil, mükemmel bir tavan süslemesi, yine ahşap işçiliğinin en mükemmel örneklerinden olan bir mihrap ve mimber karşılıyor sizi. Simşirliköy Camii, Ahmet Usta elinden çıkmış. Mimberi, stilize ağaçlar, lale motifleri ve altı köşeli yıldızlarıyla tüm Anadolu’da özel bir örnek.

Caminin mihrap alınlığında kalem işiyle şunlar yazılı: “Hayatında bilünüz öğrenmeyen din / neft et sun ona Kabri içre telkin. (Biliniz ki, hayatında dinini öğrenmeyene, öldükten sonra kabri başında imamın verdiği telkinin hiç yararı yoktur) Amele Ahmet Usta 1270” (Miladi 1853).

LinkedIn
Share
Instagram