TRABZON
Rehber Dünyası, Sayı: 5, Mayıs 1995, s. 1-21
Bugün hala ayakta kalmış Roma, Bizans ve Osmanlı eserlerinin yanısıra taş döşemeli daracık sokaklarıyla tarihi anımsatmayı sürdürüyor Trabzon, yeşilin, mavinin arasında. Trabzon, yabancılarca İstanbul’dan sonra hakkında en çok konuşulan Anadolu kentidir. Marco Polo’dan bu yana çok sayıda gezgin sayfalar dolusu yazı yazmış, bir dönem İpek Yolu’nun kuzey ucu olan Trabzon’a dair… Trabzon bugün yerli ve yabancı turistler için neredeyse ünlü Sümela Manastırı ve Doğu Karadeniz Dağları ile özdeş durumda. Havaalanının da katkısıyla Doğu Anadolu ve Kaçkar Dağları turları buradan başlıyor. Ama biz, Trabzon kent merkezi dışında yer alan doğal güzellikleri ve tarihsel yapıları şimdilik bir kenara bırakıp, gelin birlikte bu büyüleyici kenti dolaşalım. Trabzon’da Roma öncesine ait çok az kalıntı var. Büyük bir bölümü ayakta kalan surlar, kentin en eski kalıntıları. Bu surların en eski bölümleri Roma dönemine tarihlenmekte. Ayrıca İmaret ve Kuzgundere su kemerleri Justinianus döneminden kalma. Surlar ve su kemerleri dışında, Küçük Ayvasil Kilisesi, Aya Sofya Müzesi, Yeni Cuma, Ortahisar, Kudrettin, Nakip Camileri, Kızlar ve Kaymaklı Manastırları kentin en önemli Bizans yapıları. Osmanlı döneminde Trabzon’a büyük bir önem verilmiş. Kentteki surlar ve su kemerleri ile Kalepark onarılmış, çok sayıda cami, medrese, köprü, hamam, han ve çeşme inşa edilmiş. 19 yüzyılın sonlarında II. Abdülhamid zamanında Sarı Kışla, Cephanelik, Vilayet Konağı, Lise Binası gibi kamu yapılarına ağırlık verilmiş. Trabzon tüm bu yapılarla bir açık hava müzesi gibi. Trabzon’u yaşayabilmenin tek yolu onu yaya gezerek dolaşmak. Aya Sofya Müzesi, Atatürk Köşkü ve Boztepe dışında bu olanaklı. Her şeye rağmen eski güzel günlerin anısını yansıtabilen o taş döşeme sokaklarda yürümek başka bir keyif veriyor insana. Gezimize Trabzon’un ünlü çarşısı ile başlıyabiliriz. Pazar Bölgesi, Maraş Caddesi’nin kuzeydoğusunda yer alır. Tarihsel görkemini, geçmişin mallarını ve geleneklerini yitirmiş olmasına rağmen renkli dar sokakları ile hala Trabzon’un en alımlı yeridir. Yöreye özgü tekstil ürünlerinin sergilendiği Semerciler Sokağı’ndan Çarşı Camii çevresindeki ana çarşı bölümün geçilir. Çarşı Camii Trabzon’un en büyük camisi. Yazıtına göre 1839’da Trabzon valisi Hazinedarzade Osman Paşa tarafından yaptırılmış. Çarşı Camii’nin biraz aşağısında Bedesten yer alır. Yapının 14. yüzyılda Cenovalılar tarafından inşa edildiği sanılmaktadır. Sonradan Osmanlılarca onarılmış ve genişletilmiştir. Bir zamanlar iki katında 48 dükkan barındırıyormuş. Kare planlı dört sütünü kubbesi taşıyamamış. Bugün kereste deposu olarak kullanılıyor. Çarşı Camii’nin arkasındaki Vakıf Han, kayıtlarda Taşhan diye geçer. 1531’de yaptırılan Han, kesme taştan iki katlı bir yapı. Dönemin Osmanlı kervansaraylarına benzetilen yapı, yüzyıllarca tüccarlar tarafından bir alışveriş merkezi olarak kullanılmış. Teneke işleri ve süpürge yapımı iki ana meslek kolu. Bugün daha çok bir depo özelliğini taşıyor. Koridorlarda dolaşırken duvarlarda yankılanan tarihi yaşıyor gibisiniz. Taşhan’ın batısında İskender Paşa tarafından 1531’de yaptırılan İskender Paşa Hamamı bulunur. Çifte hamam planlı yapı, soyunmalık, soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümlerine sahip. Taşhan’ın doğusunda, Belediye Meydanı’nın diğer köşesinde 18. yüzyıla tarihlenebilen Semerciler Camii yer alır. 1820 onarımında düz çatıyla örtülen yapının giriş kapısı, tavan ve minberi, altı köşeli yıldızlar, lale ve gül motifleriyle ahşap oymacılığın özgün örneklerini sergiler. Trabzon, Karadeniz’in hamamları ile ünlü bir kenti ve bu hamaların bazıları hal kullanılmakta. Bedesten’den batıya, Reşadiye Caddesi’ne doğru yürüdüğümüzde değişik hamamlar görebiliriz. 18. yüzyıl yapısı Hacı Arif Hamamı, 15. yüzyıl sonunda yapılan Tophane Hamamı ve Pazarkapı Mahallesi’nin en önemli yapılarından biri olan Sekiz Direkli Hamam bunlardan başlıcalarıdır. Tartışmalı bir teze göre bu hamam, Trabzon’daki tek Selçuklu yapısıdır. Maraş Caddesi’ndeki Meydan Hamamı ise, soyunmalık, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümleriyle, hem kadınlara, hem erkeklere hizmet veren bir hamam durumundadır. 19. yüzyıl sonunda Kazazedeler tarafından yaptırılan hamamda gezi yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Çarşı Caddesi’nden yukarı doğru yürüdüğünüzde Mısırlıoğlu Caddesi’nde Küçük Ayvasil Kilisesi’ni görmeden geçemeyiz. Aynı zamanda Azize Anna Kilisesi olarak bilinen yapı Trabzon’un en eski kilisesidir. 885 yılında yılında yapılan kilise dıştan kiremitle örtülü, içeride beşik tonozludur ve yan nefler üzerinde galeriler yer alır. Meydandan aşağı doğru yürüdüğümüzde ise Santa Maria Kilisesi’ne ulaşırız. Sultan Abdülmecid’in Trabzon’a gelen yabancılar için 1874’de yaptırdığı bu üç nefli kilise barok düzene sahiptir. Meydandan Uzun Sokağa girip Zeytin Caddesi’ne döndüğümüzde Trabzon’un sivil mimarisinin örneklerinden Kostaki Konağı ile karşılaşırız. Konak müze olmaya hazırlanıyor. Trabzon’un önemli tarihi yapılarından birini görebilmemiz için Kostaki konağından aşağı, Yeni Cuma alanına doğru yürümemiz gerekir. Bugün yeni Cuma Camii olarak bilinen yapı aslen bir 13. yüzyıl kilisesi. Trabzon’un fethinden sonra cami haline getirilir ve daha ileriki yıllarda değerli kalem işi süslemelerle bezenir. Yeni Cuma Camii gezisi Trabzon’u algılamada önemli bir adımdır. Meydandan Uzun Sokağı batıya doğru izleyerek yürüdüğümüzde Tabakhane Köprüsü’ne geliriz. İlk yapılış tarihi Roma dönemine dayanan köprü Ortahisar’a girişi sağlar. Trabzon’un en gösterişli yeri olan Ortahisar’daki en önemli yapı ise Fatih Camii veya diğer adıyla Ortahisar Camii’dir. Altın Başlı Meryem Kilisesi olarak adlandırılan yapı 13. yüzyılda inşa edilmiş. Trabzon’daki iç savaşlar sonucu zarar görünce 1341’de onarılmış. İmparatorluğun en şaşaalı günlerinde kubbesi altın tabaka ile kaplanmış. Bu özelliği çok sayıda gezgine övgü konusu olmuş. Yapı camiye dönüştürüldükten sonra eklenen mihrap, minber ve süslemeler, binanın ana karakterini bozmamış. Ortahisar Camii’nden batıya doğru ilerlersek Zindan Kapı ile İmaret Kapısı’nı birbirine bağlayan Zağnos Köprüsü’ne ulaşırız. Üst üste kemerli iki gözü olan köprü ayaklarında Roma ve Bizans işçiliği görülür. Köprüyü Fatih Sultan Mehmet’in devşirme komutanlarından Zağnos Paşa onartmış. Zağnos Caddesi üzerindeki Zağnos Kulesi ise bugün lokantaya çevrilmiş durumda. Zağnos Kulesi’nin karşısına geçtiğimizde hoş bir park içinde Trabzon’un en önemli Osmanlı yapıtı olan Gülbahar Hatun Camii ve Türbesi’ni görürüz. II. Beyazıt’ın karısı ve Yavuz Sultan Selim’in annresi Gülbahar Hatun, güzelliği ile ünlü bir Kommenos kızıdır. Gülbahar Hatun Camii ve Türbesi, gerçekte 1514’de tamamlanan, imaret, hamam, mektep ve medresesi ile günümüze ulaşamayan bir külliyenin parçaları. Zaviyeli camiler grubundan olan yapının duvar işçiliği oldukça önemli. Kent merkezinin 6-7 km. güneybatısında çam ormanlarıyla çevrili Soğuksu’da bulunan Atatürk Köşkü 1890 yılında Rus uyruklu Konstantin Kabayanidis adlı adlı bir Rum bankerince yaptırılmış ve ölümünden önce Atatürk’e hediye edilmiş. Karadeniz mimarisi ile 19. yüzyıl sonu Avrupa mimarlığının eklektik bir ürünü olan dört katlı kagir yapı bugün Atatürk müzesi durumunda. Trabzon kentinin şüphesiz en görkemli yapısı Aya Sofya Müzesi. Kent merkezinin 3 km. batısında, Karadeniz’e bakan bir set üzerinde, çok hoş bir bahçe içinde yer alan Aya Sofya, I. Manuel (1238-1261) döneminde yapılmış, 1461’de camiye çevrilmiş, yüzyıl başında askeri depo ve hastahane olarak kullanılmış. 1958-64 yıllarında Bizans uzmanı David Talbot Rice ve David Winfield başkanlığında restore edilerek 1964’de müzeye çevrilmiş. Aya Sofya bir yerde, kendilerini Bizans’a alternatif gören Kommenos’lar İstanbul’daki Aya Sofya’ya rakip oluşturma çabasının bir ürünü. Yapı döneminin Ermeni, Gürcü ve Selçuklu mimarisinin ve taş işlemeciliğinin en güzel özelliklerini içeriyor. 1260’dan kalma freskoları ise Bizans sanatından bir kopuşu yansıtıyor. Bahçenin kuzey bölümündeki şapel ile Batı bölümündeki çan kulesi dönemin İtalyan etkilerini taşıyor.Yapı, içeride freskolarla, dışarıda kabartmalarla bezenmiş. Kilisenin güney girişi dinsel motiflerle süslü. En üstte kemerin kilit taşı üzerinde Kommenos’lar simgesi tek başlı kartal yer alıyor. Trabzon Aya Sofya’sının en ilgi çekici yanı freskoları. Bunlar Bizans sanatının en iyi örneklerinden. Katı biçimcilikten Bizans Rönesansına geçişi temsil ediyorlar. Sahneler çok dinamik, renkler canlı, bireysel figürler dışavurumcu. Özellikle narteks freskoları Rönesans ustalarına parmak ısırtacak mükemmellikte. Trabzon’un kuzeydoğusunda bulunan Boztepe eski çağlardan beri kutsal bir bölge. Bir dönem Apollon tapınağı ile Perslerin güneş tanrısı Mitra’nın tapınağını barındırmış. Boztepe Parkı, Trabzonluların piknik alanlarından biri. Manastırın üzerinden Trabzon’un görünüşü bir harika. Boztepe’deki en önemli yapıt olan Kızlar Manastırı 14. yüzyılda yapılmış ve 1923’e değin kullanılmış. Manastır kalın, kesme taştan bir duvarla çevrili. Manastırın içinde bir mağara kilisesi, bir kilisecik, yıkık bir konukevi, rahip odaları ve salonlar bulunuyor. Manastırın en yüksek yerinde Konstantinos’a ait olduğu belirtilen bir anıt gömüt var. Kızlar Manastırı’nın yukarısına çıktığınızda Ahi Evran Camii ve Türbesi ile biraz daha yukarıda da Ermenilerin bölgede ana dinsel kurumu olan Kaymklı Manastırı ile karşılaşıyorsunuz. 15. yüzyılda yapımına başlanan manastırdan geriye kalanlar bugün bir çiftliğe ait. Kilise samanlık olarak kullanıldığı için freskoları sapasağlam kalmış. Trabzon her şeye rağmen çok zengin bir diller ve dinler mozaiği temelinde büyüleyici özelliğini korumaya çalışan bir Karadeniz kenti.