TÜRKİYE TURİZMİNDE GÜZERGÂH ÇEŞİTLİLİĞİ YARATMADA İKİ YENİ ÖRNEK:
TUNCELİ
HAKKÂRİ
Yatak sayısı-turist sayısı-döviz-istihdam kıskacı içinde güneş-deniz-kum turizmine mahkum edilen Türkye’de son bir yıldır iç kültür turizminde çok ciddi bir gelişme yaşanıyor. Bu gelişme Türkiye kültür turizmi açısından son derece önemli.
Seçeneklerin bollaştığı, bilginin dijitalleştiği, gezlerin insanların parmak ucunda olduğu, küreselleşen bir dünyada kültür turizm geçmişe oranla çok daha önem kazanmış durumda.
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor ki, turizm üç öneml özelliğe sahip bir olgudur: Turizm kârlı (profitable), sürdürülebilir (sustainable) ve sorumlu (responsible) olmak zorundadır.
Türkiye’nin turizmde, ekonomik olarak söylersek, “mukayeseli üstünlükleri” bulunuyor. İstanbul’da yaklaşık 200, Türkiye içinde yaklaşık 180 gezi tasarlayan, dünyanın yedi kıtasındaki yaklaşık 130 ülkeye 300 dolayında gezi düzenleyen, oraları fiilen gezen ve gezdiren br kişi olarak açıkça söylüyorum ki, Türkye’deki doğal, tarihsel ve kültürel değerler topluca dünyanın hiçbir yerinde yok.
Türkiye çok katmanlı, çok kültürlü, çok dinli, çok dilli yapılanmasıyla, ikikıta üzerindeki eşşiz coğrafyası ve benzersiz tarihiyle, bir dünya gezgininin yaşam boyu gezi programının “olmazsa olmaz” listesinde bir numaralı yerde bulunmak durumundadır.
Görevimiz, turizmde toplamı oluşturan kalemlerden sağlanan gerçek turizm gelirini azaltmadan, yukarıda kısaca sıraladığımız, ekonomide “mukayeseli üstünlükler” özelliğine sahip kültür turizmini, hem iç hem de dış turizm alanlarında geliştirip, kalite düzeyi gerçekten yüksek, seçkin bir turizm yaklaşımıyla Türkiye’ye toplamda daha yüksek gelir sağlamak için uğraş vermektir. Kültür imajı pazarlama stratejilerini geliştirmektir.
“Ucuz ülke” imajı, “kültür ülkesi” imajına dönüştürülmelidir. “Gezginlere çağrı”, “turistlere çağrı”nın önüne geçmelidir. Turizmin diğer türleri “kültür turizmi”ne eklemlenmelidir. Böyle bir çerçeve içerisinde Türkiye turizminde iç seyahat ve turistik etkinliklere çok ciddi olarak yer vermek gerekiyor. Gerekli ve yeterli bir iç turizm olmadan dış turizmin gelişebilmesi mümkün değil.
İÇ TURİZMİN ÖNEMİ
İç seyahat ve turizmin genel turizme katkılarını söyle sıralayabilriz:
• Turizmin dış dinamiklere, dış talebe bağımlı olmasını önler.
• Ülke turizmini uluslararası rekabette daha güçlü kılar.
• Ekonomik krizler, döviz kurlarındaki istikrarsızlıklar, petrol fiyatları, terör gibi konulardan etkilenmekle birlikte, bu alanda dış turizme
göre daha az kırılgandır. İç turizmin talebi daha istikrarlıdır.
• Turizm endüstrisinin 12 aya yayılmasına, yeni turistik ürünler yaratılmasına katkıda bulunur.
• Bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesine ve gelişmemiş yörelerin ekonomik kalkınmasına yardımcı olur.
• Farklı bölgelerden, farklı gelenek ve göreneklere sahip, farklı kesimlerden insanların birbirlerini anlamasına, hoşgörünün gelişmesine destek olur.
• Yurttaşların ülkelerinin doğal, tarihsel ve kültürel değerlerini tanımalarına, algılamalarına olanak sağlar, kültür turizmini geliştirir.
• Yaşam kalitesinin yükselmesine, eğitim ve toplumsal gelişme alanlarında fırsatlar yaratılmasına katkıda bulunur.
• Ülke genelinde konaklama, yeme-içme, ulaşım (kara, demiryolu, hava, deniz) gibi turizmin altyapısını olusturan blesenlern gelsmne ve kalitelerinin yükselmesine yardımcı olur. Bu da dış turizm için büyük bir kaynak demektir.
TÜRKİYE’NİN GÜNCEL SORUNU: GÜZERGÂH ÇEŞİTLİLİĞİ YARATMAK
Türkiye’de gerek dış turizmin gerekse iç turizmin en önemli sorunlarından bir güzergâh çesşitiliğidir. Örneğin İstanbul: İstanbul’da yıllardır dışarıdan gelen gezginlere 1,5 günlük gezi yapılır. Hepsi bu.
Oysa dışarıdan gelen gezginlerin İstanbul’da iki ya da üç geceleme değil, altı yedi geceleme yapması sağlanmalıdır. Bu bir amaç olarak hep önümüzde durmalıdır. Ama başka bir sorun da hemen bunu izler. O da şudur; İstanbul’a her gelen yabancının mutlaka gezmesi gereken yerlerden Topkapı Müzesi’nin ya da Ayasofya Müzesi’nin bir günde alabileceği turist sayısı bellidir. İstanbul’a gezmek için gelen turist sayısı 6-8 milyonlardan 20 milyona çıktığı zaman buralar kilitlenir.
Bu nedenle İstanbul’un güzergâh çeşitliliği konusu artık masaya yatırılmalıdır. Yurtdışından gelen turistlere İstanbul 1,5 günde değil daha uzun sürede gezdirilmelidir. Bunun için de İstanbul’da yeni güzergâhlar yaratılmalıdır. İstanbul’un bu potansiyeli vardır. İstanbul dışarıdan gelecek turistlere 1,5 güne mahkum edilmemelidir.
Yerli gezginlerimiz için İstanbul’da yaratmış olduğumuz 200 geziden en az 15-20’sini yabancı gezginlere de uygulayabiliyor olmalıyız ve bunun için de gerekli lojistik koşulları, sinyalizasyonları, güzergâhları, rotaları yaratmalıyız.
Aynı biçimde hızla gelişmekte olan iç turizmde artık bazı alanlara çok fazla doluşmaktan kaçınmalıyız. Bazı yerler gereksiz yere çok hızlı çiğnetmemeliyiz. Sürdürülebilr bir turizm anlayışı içinde uzun vadeli planlarla çok değişik güzergâhlar yaratmalı, turizmi çeşitlendirmeliyiz.
BAŞTAN ÇIKARICI BİR DOĞA: TUNCELİ
İşte böylesi bir genel çerçevede, son 30 yıl içerisinde Türkiye’de çok sayıda yer tanıtırken, kültür turizmi kavramı içinde ilk kez oralara grupları götürürken, geçen yıl Tunceli-Munzur Vadisi gezilerini, bu yıl da Hakkâri gezlerini başlattık. Her ikisinin de sonuçları şu ana kadar çok iyi.
O kadar ki geçen yıl içinde ve bu yılın ilk yarısında Tunceli’ye yapılan gezileri dikkate alan, oradaki olumlu gelişmeyi gören THY’nin yayın organı Skylife bile Temmuz 2019 sayısında “Tatilcilerin Yeni Gözdesi” başlığıyla bu yeni güzergâh hakkında bir yabancı yazarın kaleminden bir yazı yayınladı.
Türkiye’de siyasi olarak Osmanlı toplumunun son yıllarından bugüne gündemde kalan ve Dersim olayları nedeniyle bazı çevrelerce olumsuz bakılan Tunceli, şu anda Türkiye’nin neredeyse en yeşil kalabilmiş, betonlaşmamış bir bölgesi. Tunceli’ye Elazığ’dan gidip, Erzincan’dan dönebilirsiniz ya da tersi. Ardından Munzur Vadsi neredeyse tam gününüzü alabilecek olan bir gezidir. 227 çeşidi Türkiye’ye, 43 çeşidi Munzur Dağları’na endemik, yaklaşık 1550 bitki türünü barındıran Türkiye’nin en önemli milli parklarından Munzur Vadisi Milli Parkı, Cem Evleri, Dersim Aleviliği’nin kalbikonumundaki Tunceli, gözeler ve olağanüstü doğasıyla Ovacık, tarihi yapılarıyla Mazgirt ve Çemişgezek, ovası ve plajıyla Pülümür, Hozat Çarşısı ve Ergen Kilisesi, kalesi ve baraj nedeniyle taşınmış camileryle Pertek, bu gezide göreceğiniz yerler arasında. Tahar Köprüsü, Uzun Hasan Türbesi, Yelmaniye Camisi, İn Mağaraları, Alevi ocakları, Sağman Camisi, koç başlı mezar taşları ve daha niceleri… Yol üzerinde son derece güzel fotoğraf molaları verebilirsiniz.
İç turizmde yıllarca Doğu Karadeniz yeşiliyle, yaylalarıyla, ahşap yapılarıyla orayı gezenleri büyülemiştir. Ancak son yıllarda yapılan beton binalar ve hızla değişen yeni turist profiliyle oldukça olumsuz bir görünüşe sahip oldu. Neredeyse kurtarılmış bir bölge olarak sadece Maçahel kaldı geriye. Oysa Tunceli büyüleyici dağlık coğrafyası, yıllar önce boşaltılmış köyleri kaplayan yeşil örtüsü, az sayıdaki nüfusu, her yanından akan suları, çok sayıdaki gözeleriyle baştan çıkarıcı bir doğa.
Beton yapılar yeni kurulmakta olan ve neredeyse 10 bini bulan nüfusuyla kent beşeri coğrafyasını oldukça değiştiren üniversite etrafında toplanmış durumda. Merkez ilçe Tunceli’de de bazı resmi beton binalar var ama bunlar belirleyici değil. Pülümür ve Pertek kaplıcaları, Ovacık Kayak Merkezi, Pülümür Çayı kenarına kurulu plajı, Munzur Çayı, başta Düzgün Baba Dergahı olmak üzere değişik ziyaretleriyle Tunceli, termal turizmi, kış turizmi, rafting, doğa yürüyüşleri, foto-safari, flora gezileri, inanç turizmiyle 12 ay boyunca turizm etkinliklerini gerçekleştirebilme potansiyeline sahip. 2019 yılı R4 Uluslararası Rafting Şampiyonası Tunceli’de gerçekleştirildi. Temmuz ayında 19’uncu Munzur Kültür ve Doğa Festivali yapıldı.
TÜRSAB ‘Tunceli Turizm Çalıştayı’ yapacak
Tarihi köklerin Paleolitik döneme kadar indiği, Hurrilerden, Urartulardan kalıntıların var olduğu düşünülen Tunceli’de tarihe dönük çabalar da zenginleşmeye başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle TÜRSAB üyesi FEST Travel’ın sponsorluğunda iki yıldır Düzce Üniversitesi’nden Yardımcı Doç. Dr. Arkeolog Yasemin Yılmaz tarafından yüzey araştırmaları yapılıyor. 1937 yılında Almanlar tarafından inşa edilen görkemli kışla binası Tunceli Müzesi yapılmak üzere restore edildi ve yakın bir zamanda orada bağımsız bir Tunceli Müzesi açılacak.
Tunceli turizmi ilk defa hiç dış talep olmadan, tamamen iç turizm hareketiyle oluştu. Bu gelişme oldukça önemli. Çok ciddi terör olayları yaşamazsa Tunceli geleceğin yıldızlarından biri olacaktır. Tabii turizm Tunceli’de hızla gelişirken bazı yanlışlara da düşülebilir, özellikle rant fırsatları ya da Tunceli’yi ucuza pazarlama açılarından. Bu nedenle Tunceli turizminin vakit geçirmeden masaya yatırılması gerekiyor. TÜRSAB Yönetim Kurulu, ekim ayı içerisinde Tunceli Turizm Çalıştayı yapılmasını kararlaştırdı. Bu çalıştayda Tunceli turziminin vizyonu, strateji ve taktikler ortaya konacak, alt yapı, ulaşım sorunları tartışılacak. Özellikle kadın emeğinin desteklenmesi, hediyelik eşya ve gastronominin güçlenmesi açısından değişik konular gündeme getirilecek.
HAKKÂRI ROTASI
İkinci alternatif güzergâhımız Hakkâri dedik, ama burada Hakkâri’yi tek başına ele almıyoruz, çünkü tek başına il bazında şimdilik çok yeterli görünmeyebilir. Bölgeyi bir büyük rota içinde geziyoruz: BATMAN, SİLVAN, SİİRT, CİZRE, ŞIRNAK, HAKKÂRI…
Böylesi bir gezi için Diyarbakır ya da Batman’a uçularak, Van üzerinden dönülebilir ya da tersi yapılabilir. Bu gezide Silvan’ın tarihi yapıları, Anadolu’nun en eski mağara yerleşimlerinden biri olarak kabul edilen Hasun Mağaraları, dünyada en geniş kemerli köprü olma özelliği ile Ortaçağ’dan günümüze kalmış görkemli bir Artuklu eseri olan Malabadi Köprüsü, her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilen Veysel Karani Türbesi, Deliklitaş Kanyonu, Tillo’daki türbeler, Ortadoğu’nun ve Anadolu’nun bilinmeyen topluluklarından Ezidiler’e ait köyler, mezarlıklar, kilise ve manastırlarıyla Süryani köyleri, Cizre’nin tarihi yapıları gezilebilir. Cezeri ve Dengbej kültürü ile tanışılabilinir. Süryaniler, Nasturiler, Ezidiler, Araplar, Kürtler ile ilgili bilgilere sahip olunabilir.
Yüksek ve haşmetli dağları, derin vadileri, buzul gölleri ve dorukları, yüksek şelaleleri, sarp yamaçları, ilginç evleriyle rengarenk ot ve çiçeklerle bezenmiş, karlarıyla, kırlarıyla Hakkâri algılanabilir. Çukurca Kalesi, Çukurca evleri, merkezdeki Meydan Medresesi, Zap Vadisi, Albayrak Köyü’ndeki Aziz Bartholomeus Ermeni Kilisesi, Hakkâri ve çevresinin diğer güzellikleri. Cilo Dağı’nın turizme açılması gerçekleştiğindeyse Hakkâri turizmi çok daha parlayacaktır. Mayıs 2019’da İkinci Çukurca Foto Safari ve Doğa Festivali düzenlendi. 400 yıllık olduğu tahmin edilen Çukurca evlerinin restorasyonu başlatıldı. Tuncelive Hakkâri yöreleriyle Türkiye kültür turizmi iki yeni değişik turizm güzergâhı kazandı.
“Güzergâh Çeşitliliği yaratmada İki Yeni Örnek: Tunceli ve Hakkari”, The Voice (TÜRSAB Dergisi), Sayı:3 , Eylül 2019, s. 50-61.